Dosttan Öte Köy Yok

Ölüm kadar uzun boylu değiliz, boşuna şişinmeyelim…

Burdaki filmimiz devam ederken, birileri son sahnesini çekip, gidiveriyor ansızın. Hep beklenmedik, hep hazırlıksız yakalanıyorsun ölüme. Adı bile çirkin, korkutucu… Pek sevdiklerimi, yeni yaşamlarına yollamış biri olarak, hayatıma değmiş bu kadar güzel insanın sonunun geldiğini düşünmüyorum hiç. Ölüm, bir son olamaz, sadece bir başlangıç. Biz burada kendi filmimiz bitene kadar, bir süre ayrı kalıyoruz ve sonra tekrar kavuşacağız. Öyle olmasa, bu tarifi mümkün olmayan acı dinmiyor, yaşama devam edemiyor olurduk.
Unutulmuyor, sadece alışılıyor. Ölüm varken, kafaya taktığımız dünyevi gerçekliklerin hepsi boş, biliyoruz ama aynı hengamenin içine, hiç ölmeyecekmişiz gibi tekrar giriveriyoruz. İnsan da gücünü buradan alıyor. Yine yolculuğumda özel yeri olan bir arkadaşımı kaybettim bu hafta. Hem de, iş-güç konuştuğum bir toplantı sırasında aldım haberini. Oturup ağlayamadım bile, erteledim. Sonradan da ağlamadım, o ağlanacak bir kadın değildi, arkasından gülümsenecek, yaşam dolu, bir güzel kadındı. Hayata ve etrafındakilere anlam katmaya gelmiş, bir derin ruhtu. O ruh ölmedi, buradan gitti sadece. ”Çıktığı yolculuğa çiçekler koymak lazım, gözyaşları değil” diye geçti içimden. Üzül müyor muyum? Deliler gibi üzgünüm ama sadece, kendim bir daha onu burada göremeyeceğim için… Akıtacağım her gözyaşı, kendi bencilliğimden akacak, biliyorum. Şimdi değil, ona olan özlemimden ağlayacağım zaman zaman, filmim devam ederken. Bence, sevdiğiniz birini uğurlamanın en yakışır yolu da bu.

Zor şey ayrılık, ölüm için de, yaşarken de… İnsanın yaptığı en güçlü hareket, bu diyardan çekip gitmek. Ölüm karşısında yapabileceğimiz hiçbirşey kalmıyor. Ne gurur, ne küslük, ne kırgınlık, hepsi nafile çabalar. Kalakalıyorsun, bir daha arayıp da ulaşamayacağını bilmek, en çaresiz an. Hal böyleyken, sevdiklerimize daha çok vakit ayırmamız gerekiyor. Nasılsa orada duruyor diye ertelediğimiz özen, ‘’ aradığınız faniye artık ulaşılamıyor’’ şeklinde tokadını yüzümüze vurmadan, keşkeler küpünü doldurmadan, harekete geçelim. Kalp atışlarımız sayılı, sevdiklerimizinki de öyle.. Enson ne zaman durduk yere ‘’seni seviyorum’’ diyebildik? ”Nasılsa onu sevdiğimi biliyor” diye, içimizde tuttuğumuz kelimelere vergi almıyorlar ama ayrılığın faturası en yüksek tarife, ne yazık ki.. ”Biz bunları zaten biliyoruz be kadın, ne diye anlatıyorsun?” diyenleriniz varsa, dilerim uygulama yönünde de başarılıdırlar. Her gün binlerce kirli bilgiyle uyuşturulan beyinlerimiz ve ruhlarımıza, inatla yaşam, insan ve sevgi tohumu atmayı üstüme vazife edinmekten, kim ne derse desin vazgeçmeyeceğim. Kaç kişiye faydası olur bilemem ama farkındalıktan, kıymet bilmekten zarar gelmez. Kızıyorsan da söyleyeceksin, herkes herkesle sevgi kelebeği olsun demiyorum, sevmek neye bozulduğunu da, kırıldığını da, söylemeyi gerektirir. İnsanız, değişiyoruz, yollarımız ayrılabiliyor. Şu fani dünya da en güzeli, verecek bir selamınızın kalması…

ÖZGÜR SONSUZLUK…
Tüm renkleriyle yine bahar geldi, yaşam herşeye rağmen tüm güzelliğiyle devam ediyor. Aslında herşey aynıyken, bir o kadar da yenilenmeye doymuyor. Ne bugün dün gibi, ne de yarın bugün gibi… Evriliyoruz, yeniye yer açmak için yaprak döküp, yeniden çiçek açıyoruz. İstemesek de kendiliğinden değişimin ta kendisiyiz. Kendini tanıyamaz olduğun noktalarda, aslında kendini bulmaya başlıyorsun. Aynı tadı bulamamaktan yakınıp durmak yerine, damak zevkimizin geliştiğinin farkına varmak, aslında evrimimiz… Burada başlıyor, ne istediğini bilmek ya da ısrarla direttiğimiz ihtiraslarımızın, aslında aradığımız şey olmadığını bulmak. Dünya’ya gelmeyi biz seçmiyoruz belki ama nasıl devam edeceğimiz, bizim seçimlerimizden ibaret. En güzeli de, doğru dostlar seçebilmek, orada sevmeyi keşfedip, asıl zenginliğe ulaşmak. Parayla pulla satın alınamayacak zenginlikleriniz her mevsim çiçek açar. Kokusunu içinize çekin dostlarınızın, sizi olduğunuz gibi kabul eden de, evriminize şahit olan da, sizinle evrilip yol alan da, hep onlar olacak.

Hayatta aynı sofrayı, aynı geceyi, aynı kahkahayı, aynı gözaşını paylaştığınız sevdiklerinizden öte köy yok. Olmasın da… Şöyle bir etrafınıza bakın, mutsuz insanların çoğu dostsuzdurlar. Kendilerini sevmeyi bencillikle karıştırmış olup, kişisel gelişimi egoistlikle harmanlamış usta suratsızlardır. Kendilerine sakladıkları sevgiyi bayatlatıp, sonra da kimseye satamazlar. Kendini gerçekten seven insan, zaten sevmekten korkmaz, paylaşmaktan, anlatmaktan, gerçekleri söylemekten kaçınmaz. Üzülüp kırılmak insanı öldürmez, mükemmelleştirir ama sevgisiz bir yalnızlık, hapishaneden farksızdır. İnsanlar sizi üzüp kırsa da, inadına sevmekten korkmayın, yeniye yer açın, her bahar açacak çiçeklerinizin tohumları içinizde mevcud. Bu filmin yönetmeni, sadece ve sadece sizsiniz. Dün de, bugün de, yarın da sizin eseriniz. Yaşam da bir, ölüm de… Sonunu sevginiz yazsın, özgürce, pardon, sonsuzluğunu …

Aşk’a uyanın gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)

Yorumlar kapalıdır.