Telifi Yiyen Bağına Dalar

Merhaba sevgili okur, aşkı, meşki bıraktım diye üzülenler varmış ama müzik benim en büyük aşkım olduğu için, içinden geçmekte olduğumuz bu önemli günlerde, müzik adına yazmam gerekeni yazmak boynumun borcu. Bizim sektörle hiç ilgisi olmayanlar bile sormaya başladılar, “neden müzik kanalları kapanıyor, telif hakları sorununuz nedir, o yazdıklarınız ne anlama geliyor” diye. Kısaca özetlemek gerekirse, sektörümüzdeki dolandırıcıklar ve yolsuzlukları ifşa etmekteyim. Hiç bilmeyenler konuya böyle bakarak okuyabilirler. “Sanatta ve müzikte bile yolsuzluk mu olur?” dediğinizi duyar gibiyim. Öyle bir ülkeyiz ki, yolsuzluğun, hak yemenin ve adaletsizliğin “Kralı” yıllardır müzik sektöründe bir kanser halini almıştı. Şimdi kendi kendini imha etmeye başladı. Kimileri üzüntüsünü, kimileriyse nefretini dile getiren mesajlar attılar bir kaç haftadır. Benim görüşümü takip edenler zaten biliyorlar ama denilen olduğuna göre, konuyla ilgili son görüşümü dile getirip, önümüzdeki haftalarda kadın-erkek, aşk-meşk temalı tatlı yazılarıma geri dönebilirim.  

Kral tv’nin kapanması aslında bir skandaldır. Bir ülkenin müzik kanalının kapanmasına “ohh olsun” dedirtmiş olarak bu hale gelmiş olmalarıysa, ayrı bir trajedi. Bu sona elbirliğiyle çanak tutan tüm sanatçıları ve müdürleri tebrik ediyorum. Parayla mezar kazmanın sonuna gelmek bu. Yatacak yeri yok o hak yiyenlerin. Birileri şöhret için üste para verirken, bunu hakaret olarak gören ve onbinlerce lira vermeyen sanatçıların emekleri o pis raflara kaldırıldı senelerce, adına da “sistem böyle” dendi ya da başka kulplar takmak için, tek nota bilmeyenlerin kompleksli eleştirilerine maruz kaldı müzik. Müzik diyorum, gerçek müziği yok sayan ama ona yön verdiğini iddia eden bir platform, kendi girdabında boğuldu, rotası karanlıktı çünkü. Dijital dünyada bol şans dilerim. Orada da para istemeye devam edecekler mi, göreceğiz. Veren keriz olur mu derseniz, hiç şüphesiz, şimdiden oldu bilin. O kerizler ki, zaten yoktular, kölelik kanlarında var… Israrla kölelik diyorum iki yazımda da, evet, kendi elleriyle, kendi üretimini, emeğini, sanatını sunmak için, adına sistem denilen bu tuzağa yıllardır dünyanın parasını akıtanlar köledir, sitemin kölesi olmuşlardır. Ürününün reklamını yapmak elbette faydalı bir şey, ancak bir müzik kanalı billboard ya da reklam kuşağı değildir, müzik kanalının ve radyonun işi zaten müzik sunmaktır. Bunu sunarken sanatçıdan para talep edemez, bilakis çaldığı şarkının telifini ödemekle yükümlüdür. Parayı reklam verenlerden kazanır. Sanatçı (yersen), kendine hakaret olarak adletmeyip, istenilen o astronomik paraları ödediği sürece de bu sistem batmaya mahkumdur. Battı da, batan geminin bir kaç malı kaldı, yakında onlar da uyanacak. Bu hafta da Number one Tv ve radyoları kapanmış. Şaşırmadım, aynı yolun yolcusuydu o da. Yani elbirliğiyle bu berbat sistemi çökerttikleri için aslında inanılmaz bir hafiflik yaşamaktayım. Yeni düzende kazanan sadece üretenler olacak, bunu dijital çağa son 10 yıldır kalpten inandığım için hep söylüyordum. Sonunda evrilmeye başladık, keşke bu kadar sancılı olmasaydı… 

O zaman, şimdi size yeni bir sorundan bahsedeyim. Üretenin ürettiğine kendi babasının malıymış gibi göz diken sürüngenler, bu pis sistemle birlikte batması gereken yeni gemilerdir. Açıyorum: 

“Siz hep yazın, sektörün buna ihtiyacı var” diyen de pr’cısının ikazıyla yanlış bildiği şeyi eleştirirken (Kral Tv’nin kapanmasına dair ohh olsun diyen biri) attığı tweeti siliyor. Aklı selim olanın alternetifçi diye adlandırıldığı kesimden geliyor bu darbe de müzik sektörüne. Kimle birlik olacağız? Kimseyle. 

Bunu neden yapıyorlar? İki klibe tav olmuşlar, haklarını yapımcılara yediriyorlar, yersen halkların kardeşliği türküleri çığırıyorlar. Zamanın solcusu bir yapımcı, Mü-yap üyesi olmuş cukkayı dolduruyor. Eser sahibinin kazancına ortak olmuş ama hapis yıllarını anlatıyor gururla, elinde viskisi…

Şimdi sorarım size, bir yapımcı nasıl ve ne gerekçeyle (kulpla) Mesam üyesi olur, yönetimde yer alır, dahası da var, bir yapımcı nasıl Müyor üyesi olabilir? Bir yapımcı, söz yazarı, besteci ya da yorumcu değilse ne hakla sanatçının telifini alır?

Bir telif hakkı, iş bilmez ve cehalet içindeki (gerizekalı deyip aşağılamak istemiyorum çünkü bu konulara hakim olmak için çok genç yaştaki müzisyenlere hâlâ meslek birlikleri tarafından bir eğitim verilmiyor) bir eser sahibi tarafından, yapımcısına gafletle devredilmiş olsa dahi, bir meslek birliği, topladığı telifi sadece ve sadece (münhasıran) eserin gerçek sahibine iletmekle yükümlü olduğu gerçeğini nasıl olur da tüzüğünde madde olarak barındırmaz???

Barındırıyorsa, yapımcıların meslek birliklerinden telif yiyor olmalarının açıklaması nedir? 

Sadece merak ediyorum yoksa afiyet olsun, göbeklere bir kaçak kat daha çıkılsın! 

Canım Geçmiş Olsun Sistemin Batmış

Karıştı mı kafalar? Bir doz daha saçmalık var elimde, onu da veriyorum bünyeye dayanın. Bugün bu gözler, sanatçısının yorumcu haklarını (Müyor teliflerini) kendisine devretmesi koşulunu şart koşmuş bir menajerlik sözleşmesi örneği de gördü. Menajersin sen (yersek tabii, bu ülkede menajer yok, o ayrı konu), bir eser üzerinde hak iddia edemezsin!

Yeni nesil müzisyen, eser sahibi ve yorumcu arkadaşlarım, lütfen imzaladığınız sözleşmeleri iyi okuyun. Hakkınız nedir bilmiyorsanız, avukata danışın. Avukat tanımıyorsanız, bana gelin danışın, torununuzun hakkını beş para etmez cahillere devretmeyin. Uyku uyuyamıyorum duyunca.

Sanatçının ve eser sahiplerinin hakkını yeme sırası müzik kanallarından yapımcı ve menajerlere terfi etmeden, gözleri açmakta fayda var sevgili meslektaşlarım. Kolaya kaçmayalım, iki klip az çekelim, iki şarkı geç piyasaya sunalım ama kendi işimizin sahibi olalım. Sizler için hiçbir şey yapmayan iş bilmezlere geleceğinizin tapularını devretmeyin. O tapular ki, ileride çok kıymetlenecekler. Düşünsene bir şarkı yazıyorsun, sonra onu iyi bir aranjör düzenliyor, ülkenin en iyi müzisyenleri stüdyoda şarkının canlı kayıtlarında yer alıyor, pr, klip ve diğer koşturmacalarını saymıyorum bile, tüm bunları kendin yapıyor ve sonra da başkasına bu işin tapusunu “al senin olsun” diye devrediyorsun. Neden? Çünkü falanca müzik firmasından yayınlanırsan kuş konduracaklarını sanıyorsun. Öğretilmiş olduğun üzere sistem seni buna zorluyor. Soruyorlar iş bilmez cahiller “nereden çıkacak” diye. Oysa mühim olan nereden çıkacağı değil, o şarkıda kimlerin, nasıl çaldığı, şarkının nasıl bir şarkı olduğu. Şarkını dinleyip, iyi bir mix ya da mastering olduğuna karar veremeyecek, çünkü bunu algılayabilecek bir müzikal birikime sahip olmayanların oyunununa geliyorsun. Lütfen bu gereksiz ısrarından vazgeç artık. Nereden çıkacak? Seni ve eserini ona göre mi dinleyecekler ya da çalacaklar? Hiç çalmasınlar böyle sorular soranlar, kaç git o toplantıdan. Artık onlara ihtiyacın yok. İşte dijital çağ bu sebeple senin cennetin artık. Yayımla şarkını kendi kanalından, müziğe ihanet etmeden çalışıyorsan, sana karşılığını yıllarca verecek. Dinleyiciyle arandaki sahte köprüler artık yandı. Küllere aldanma. Onlara kötü bir haberim var, sistemleri battı çok şükür, hayırlı olsun. 

Yolun açık ey müzisyen kardeşim, sen işini aşkla yapmaya devam et, kalıcılık bir tık kadar yakın. 

                                                                       Aşk’a uyanın gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected] 

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)