Parça önerisi: (okurken)
https://open.spotify.com/track/0CJuLeZpCdqrqoCMXWZw8k?si=fevw4iBVQKqjWRtXOTUvmQ
“… hatta sanki sorgusuz sualsiz seviyordu. Hiç mi insanın aklı kurcalanmaz! Bu sonsuz güven de neyin nesiydi? Belki de güven bile değil, özgüven hiç değil, aklın da yollarından gitmeden seviyordu. Her attığımız adım, her düşüncemiz bir akıl emaresi olmak zorunda mıydı ki! ‘Neden o?’ diye sorulduğunda şaşırıyor, rahatsız oluyor, ispat etmek için en doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordu. Oysa o, konuşmak değil, iliklerine kadar yaşamak istiyordu. Aklı devreye sokacak olsa, belki de birkaç dakikadan fazla yanında durmaması gerekirdi. Özellikle buna kapılmayı hiç istemedi. Sanki herkes kusursuz bir şeyler mi yaşıyordu ki! Mantıklı olan her şey doğru mu demekti? Bir yaprağın kendini rüzgarın akışına bırakması ya da denizlere açılan yelkenliler gibi rotaları, mantık değil, rüzgarın yönü, dalganın boyu, havanın durumu, ha bir de keyfinin kahyası belirlerdİ.
Sormadan, sorgulamadan doyasıya yaşıyor ve çok mutlu hissediyordu. Mevkilerimiz, ırkımız, dinimiz, yaşımız, rengimiz, cebimizin durumu olmadan hepimiz eşit ve aynıyız. Tüm bu etiketlerden sıyrıldığımızda bizi ortakta buluşturan keyifler, zevkler varsa, asgaride buluşmak çok olasıydı. Yaşadıkları en çok buradan ekmek yiyordu. Çünkü biliyordu ki; tüm kıyafetlerden sıyrıldığımızda, geldiğimiz yer de, gideceğimiz yer de aynıydı. Neden bu, yaşarken olmasındı!
Önemli olan mutlu olmak, mutlu etmek, kırmamak, kırılmamaktı. Peki ya kırılmaya başladığın andan itibaren ne oluyordu? Tüm o etiketler, tüm o kıyafetler geri mi geliyordu? Karşısındaki; “zaten çok farklıyız”, “yaşın bana göre fazla”, “sen de bizim aynı olmadığımızı biliyorsun”, “abartılı seviyorsun, ben senin gibi değilim”, “neden böylesin?”, “teklifimi reddettiğin için hayatından gidiyorum” gibi cümleler kurmaya başladığında anlamıştı. Önce bir şok etkisi. Sonra incinme duygusu. En son tek bir soru; ‘NEDEN?’ “
Neden bütün yazılarımda sıklıkla kendine soru sormanı sağlamaya çalışıyorum? Bak tutamadım, yine sordum. Çünkü herhangi bir şey öğrenmenin en iyi yolu soru sormaktan geçer. Bir çocuk, soru sorarak öğrenir. Bir öğrenci, soru sormadan ilerleme kaydedemez. Bir iş görüşmesinde, soru sormadan tanıyamazlar adayları. Yeni biri hayatına girdiğinde, sormadan keşfedemez seni.
Soru sormazsan; daha iyi tanıyamazsın kendini. Kendini daha iyi tanıyamamak gelişimini engeller. Gelişme kaydedemediğinde, karanlıkta kalan yerler de sebebini bilmediğin bilinmezliklere sürükler seni. Karşındakini tanımak öyle kolaydır ki! Kendini tanımak daha meşakkatli, daha yorucu, daha zordur fakat en kıymetlisidir haliyle.
Bundan sebeptir ki; hikayedeki kahramanımız, final çizgisinde derin bir üzüntü yaşadı. Karşısındakini sorgulamadığı için değil asla, kendisine ne istediğini sormadığı için belki de. Etiketlerden ve akıldan uzak olmak okurken sana da çok çekici geldi ilk başta, kabul et! Çok haklı yanları, çok doğru tarafları da var şüphesiz; özellikle de etiketlerle ilgili olan bölümü. Ancak tüm bunlardan uzaklaşmaya çalışırken kendi isteklerini, hayalini kurduğu, olmasını istediği şeyleri yok sayarsa, sondaki incinme işte böyle kaçınılmaz olur maalesef. Ne istediğini bilerek, akılla kol kola değil ama arada bir göz atarak da mutlu olabilir, daha az incinebilir, bir kazanın önüne geçebilirsin. Bir boşluğu doldurmak için mi sevmişti acaba yoksa gerçekten mutlu mu olmuştu? Etiketlerle değil işimiz, kendi istediklerimizle…
Soru sormak, bir vitamin gibidir. Fazlası zarar verirken, dozunda olduğunda harikalar yaratır. Sorgulamak ise öldürür, oraya hiç girme. Kendine; güzel, odaklı ve kararında sorular sor.
Soru sormayı daha eğlenceli hale getirmek için farklı bir metotla gidelim bu defa.
Boşluk doldurmaca;
“…………………. beni çok mutlu ediyor”
Bir ‘boşluğu’ mu dolduruyorsun?
Yoksa gerçekten seni mutlu eden şeyi mi yazdın buraya?
PS: Geçen haftaki yazımda, en son çok mutlu hissettiğin bir ana gitmeni istemiştim. O kadar çok “öyle bir an bulamadım” geri dönüşüyle karşılaştım ki; boşluk doldurmaca egzersizine, önce senin neyi mutlu ettiğini ve o her neyse, neden ondan mahrum kaldığını kendi kendine bul istedim…
Hande Kurt
ICF Sertifikalı Yaşam Koçu