Aynaya Bak Ve Düşlerine Yakış

 

Gelecek, bir yerlerde bizden habersiz yol almakta, biz ona yetişme telaşı içinde, tüm istediklerimiz gerçek olsun diye didinmekteyiz. Oysa bugün de dünün yansıması, yani aslında dün, bugün, yarın hep bizim elimizdeki çekice göre şekilleniyor. Peki ya neden istediklerimiz bir türlü olmuyor gibimize geliyor? Evrende herşey yaydığı enerjiye göre şekil alıyorken, biz etrafa nasıl bir enerji yaydığımızın farkına varırsak, neyin olup, neyin olmadığını o zaman keşfedeceğiz …

Bunca keşmekeşin, stresin içinde, yaşam enerjimizi düşürmemek elde değil elbette, bu konuda bize yardımcı olabilecek sihir kalbimizde yatıyor. Eskilerin bir deyimi vardır, ”kalbini ferah tut” derler. Hayal, kapten gelir çünkü, hayalsiz bir sonsuzluk da sözkonusu olamaz. Aslında kuantumu taa o zamanlardan çözmüşler 🙂 Umut, vicdan, hayal kurma, ancak ve ancak temiz bir kalple beden bulabilir. İçine sorduğunda, olabileceğine inandığın tüm olasılıklar, beynimizi boş sesleriyle dolduran, yaşayan şeytanlardan herzaman daha güçlüdür, bana sorarsanız… Tüm bilimadamları, keşiflerini yalnız başlarına gerçekleştirmiş, bireysel çalışmalarını kendilerindeki ilhamdan başka kimseyle paylaşmamışlardır. Sen inanırsan ve istersen olur, danıştığın her şey, başka başka tecrübelere sahip akıllardan çıkma tavsiyelerdir. Tecrübe, mühim mevzu olmasının yanında, kişiden kişiye sonucu değişebilen de bir kavram, bunu unutmamak gerekiyor.

Kendine koyduğun hedefte attığın her inançlı adım, seni düşlediğin geleceğe taşır. Olmaması için tek sebep, karşına çıkan engellerdeki takındırğın tavırdır. ‘’Olmuyor’’ erenjisi diye adlandırdığım tuzağın içine düştüğün an, yine dediğini yapmış olursun. Yani ,olmuyor diye diye oldurtmazsın ve bu geleceği de, yine sen yaratmış olursun. Oysa engeller, sadece ve sadece seni amacına ulaştırmak için, çalmadığın kapıları çalmana vesile olacak, bir ”dur düşün” dedirtecek kısa molalardır. O noktada, panikle yorduğumuz beynimizi bırakıp, tekrar kalbimize bakmayı hatırlamak gerekiyor. Nerdeyim, amacım neydi, olmaması için bir sebep daha en başından yokken ”şimdi neden olmasın’’ı ısrarla içimize sormalıyız. O astığımız suratlardan vazgeçip, istediğimiz şeye sahip olduğumuzda hissedeceğimiz huzura yakışan enerjiyi nerede kaybettiysek bulup, içimize geri koymalıyız. Sen kurduğun hayale yakışıyor musun? Gerçekten olmak istediğin yerde olduğunda bu suratla mı dolaşacaksın? ”Yaaa şu sıkıntılar bitse, ben de gülmeyi beceririm” diyenlerin, hayatlarının çoğunu sinir küpü vaziyette geçirdiklerini farketmeleri gerekiyor. Aynaya bakın arada, yüzünüzdeki ifade neyse onu yaşıyorsunuzdur. Botox’a gerek yok, gülümsemek bedava, ha gayret dostum…


HAMALLIĞIN LÜZUMU YOK!

Başarı, aşk, para, koyulan hertürlü hedef, mutlu olmak için birer aracı olmamalı, istediklerimizi gerçekleştirmek elbette haz verir, ama mutlak mutluluk için, varoluşunun herşeyden bağımsız, her durumda dimdik ayakta durabilecek güce sahip olduğunu özümsemek gerekmekte. Hayallerimizi gerçekleştirmeye çalışırken de yaşıyoruz, gerçekleştirdiğimizde de yaşıyoruz, dibe vurduğumuzda da yaşıyoruz, aşıkken de yaşıyoruz, ayrılık acısının içindeyken de yaşıyoruz. Hepsi insana dair gerçekler, tüm bunların içinde heba ettiğimiz bugünün geri dönüşü yokken, bugünü yarın ümidiyle heba ettiğimizin farkında mıyız? Aslında sahip olmak istediğimiz mutluluk için, elimizde olan ama farketmediğimiz mutluluklarımızı erteleyen yine biz değil miyiz? ”Şunu bir halledeyim de öyle gülümserim” denilecek noktaya gelişimiz, bizi rahata erdiğimizde bile gülümsetemeyecek kadar yormaktadır aslında!!!

Sabırla çalışmak ve tahammül etmek arasında çok ince bir çizgi var. Tahammül, ‘’h-m-l’’ kökünden gelir, yani hamallıkla eş değerdir. İnsan hiçbir şeye tahammül etmemesi gereken eşsiz ve güçlü bir varlıktır. Ne başkalarının, ne de kendi kendimize yüklediğimiz yüklerin hamalı olmamalı ama umutlarımız ve sevgiyle bağlı olduğumuz herşey için de sabırla yol almalıyız. Bence yapamayacağımız hiçbir şey yok hayatta, nasıl hissediyorsak onu yaşıyoruz. ”Öyle şey mi olur, ben yaşadıklarımdan dolayı böyle hissediyorum” diyorsanız, bir kere de tam tersini deneyin, başta zor gelecek biliyorum, deli gibi nedensiz bir neşe hissetmek kolay değildir ama hayatınızın içinde iyi giden şeylere odaklanarak güzel bir başlangış yapabileceğinize eminim. Sevdiklerinizi, geçirdiğiniz güzel bir günü hatırlatın kendinize, o geçmişte kahkahalar atan da sizsiniz ve geçmiş, hala bir yerlerde sizi o mutlu karede yaşatıyor. Güzel anını geleceğe taşımak bugünkü karamsar ruh halinden çıkmakla mümkün. Çıkamazsanız, yarınınıza geçmişler olsun ama farkedin ki onu da siz yaratıyorsunuz, hem de her saniye…

Biten bir ilişkinin ardından niye üzüldüğünüzü hiç düşündünüz mü? Aradığınızı bulmuş olsaydınız, öyle davranırdınız ve bitmezdi emin olun. Ya da şu an, unutmuş olmazdınız. Olmayacağını bile bile sürdürmüş olmanız, egonuzun oyunu olmasın sakın? Emin olun her sonu yine siz yarattınız, sonsuz olsun istemiş olsaydınız, tüm endişelerinizden arınmış, hayaline yakışır enerjiyle hala hayatınızda olurdu sevdiceğiniz 🙂 Ben şarkılarımla sonsuzluğa hapsediyorum yaşadıklarımı, hikayeyi 3 küsür dakikaya oturtup, sonsuz kılıyorum. Genelde yazdığım şarkı kadar uzun boylu olanını görmedim, en başından biliyorum şarkısının nasıl olacağını ve onu da yaşıyorum. Yazdığımı yaşamadığım olmadı henüz. Bazen daha başından yazdığım şarkı, ilişkimle bire bir aynı oldu. Bu 6. his mi, değil mi bilemiyorum ama bence aldığım ve karşı tarafa verdiğim enerjinin bana yansımasını kalbimde hissediyor olmamdan kaynaklanıyor. Hikayesi sonsuz olanını yazmadım henüz, karşıma çıkmadığından değil ben istemediğimden olmadı, artık onu da biliyorum.

Herkesin dilinde şu sıralar ‘’ilişkiler çok zor, etrafta doğru düzgün adam/kadın yok’’ diye bir martaval var… Peki ya sen ne kadar düzgün bir şey yaşamak istiyorsun? Bence etrafta çok fazla düzgün insan var, birbirlerini bulamamalarının sebebi bu karamsar enerji ya da bulup da ortaya bir şey çıkartamamalarının sebebi, herşeyi mucizelerden beklemekten kaynaklanıyor. Bir mucizeyle hayatının kadını ya da adamı önüne sunulsa, sende bakıp da görecek hal yoksa, dipsiz kuyularında serbest yüzme olimpiyatların hayırlı olsun cancağızım, kürek de verelim boşa çekmeye devam et …

Gelecek dediğin, sadece takvimden ibaret, aslonan sensin güzel okur. Kalk bir aynaya bak, sana yarın ne olacağını kendi yüzün söylesin. Beğenmediysen, kalbine dokun, senin için atıyor, atmaya da her şartta devam edecek, toz duman içindedir belki, yıka içini. En kötü ihtimalle yine nefes alacaksın bugün de yarın da.. Ömrünün yettiği yere kadar, sana kalbin, nefesin ve sen yetersin. Ne düşlüyorsan, ne söylüyorsan ve nasıl hissediyorsan geleceğin o olacak. Oyunun doğduğun gün başladı, hadi düşlerine yakış, istediğin gibi yaşa…
Haa bir de Kasım’da aşk başka falan değil, aşk bizden de zamansızdır, her mevsim başkadır, yeter ki kapılarınız her daim açık olsun, kesin bilgi yayalım… Aşk, başkasında kendini aramak… Peki ya bulmak mı? Bazen o da oluyor.
”Seni bir yerden tanıyorum”lara dikkat edin, çarpılıverirsiniz… Gelecek aşkta, tez zamanda çarpılın inşallah!

Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)