Beslenme Saati

Selamlar sevgili okur, bugün müzikten, aşktan, ilişkilerden ziyade size artık yazabileceğim kıvama geldiğim Longevity yolculuğumdan bahsedeceğim. İki yılı devirdim, uluslararası bir sağlıklı yaşam elçisi ve girişimcisiyim. Ruhu müzikle iyileştirmek güzel halen ama bedene de gereken özeni göstermek şart.

Son günlerde Keto diyetindeyim. Yaklaşık bir ay oluyor. Elbette kafama göre yapmıyorum, ülkenin en iyi beslenme uzmanlarından, hatta birlikte sağlıklı yaşam konusunda iki senedir omuz omuza iş ortaklığı da yaptığım sevgili Beste Alimert Altınörs’ün gözetimindeyim.

Değişik bir kafaya ulaştım, kilo vermek bir yana, ruh halim de düzeldi çünkü her şey bağırsak, mikrobiyota ve beslenme.

Sıfır şeker, sıfır un, sıfır alkol, bol yeşillik, almam gereken sağlıklı protein ve üst düzey takviyeler ile uçmaya hazırım🧚‍♀️

Takviye mühim, son iki senedir düzenli hücresel beslenmeye yönelik tamamen vahşi doğasından elde edilen, bitkisel takviyeler kullanıyorum çünkü işlenmiş toprak bitik durumda. Çöp yiyoruz. Sadece karnımız doyuyor, hücreleri beslemek mühim.

Hücre beslenmesi meselesi ile, “1 yıl yaşar” diye dosyasina da ex yazdıkları annemin 7. Yılını doldurduk. Doktorlar da şaşkın ama onlar da benimle aynı takviyeleri kullanıyorlar daha büyük kabullenişle artık.
Annem 4. Evre beyin tümörü ameliyatlı bu arada, bilenler var.

Vücudunuza doğru yakıtı verirseniz, hastalıklar yan etki olarak sizden uzaklaşır diyor Beste. Doğru yakıt, eskiden anneannelerimizin beslenme şekliydi, çünkü toprak verimliydi, bize almamız gereken vitamini, minerali, antioksidanları veriyordu.

Takviye dediğim, eczaneden alacağınız alelade ya da popüler markaların c vitamini ya da magnezyumu değil. Onların fazlası karaciğerinizi, böbreklerinizi yorar.

Doğru takviye, gıdadan gelen, sürdürülebilir alımdır. Vitamini, minerali gıdanın kendisinden almaktır.

Elle tarım yapılmamış, kendi vahşi doğasında kendiliğinden yetişmiş, eksi 40 derece soğuklara dayanmış süper gıdaların soğuk sıkım özütlerini tercih etmeniz lazım. Arka bahçesinde domates eken Ahmet amca çok iyi niyetlidir, yiyin tabii, karnınız doyar ama yine hücreleriniz doymaz. Hücre doyumu için, dediğim şekilde elde edilen gıda özütlerini tercih edin.

NONİCİLİK KAZANACAK

Ben zaten takviye kullanıyorum” demeyin, o takviyenin 365 gün kullanılabilir olması şarttır yoksa, eksiği tamamlamak üzerine üretilmiş ilaç kullanıyorsunuzdur, buna kolajen de dahil ki, popüler bir mevzu… 

Sadece cilt için, güzellik için sanılan kolajen, gözümüzün retinasında, bağ dokularda, iç organların oksijenlenmesinde en önemli proteindir. Herkesin 20’li yaşlardan sonra 365 gün kullanması gerekir, ilerde kemik erimesi gibi sorunlar yaşamamak için. Piyasadaki kolajenler “3 ay kullan, ara ver” şeklinde satılır, çünkü fazlası karaciğerde ve böbrekte birikinti yapar. Bunun sebebi molekül ağırlığıdır. 2000 dalton molekül ağırlığının üstündeki kolajeni vücud zaten ememez, boşa para harcarsınız. Oysa insanın kolajene her gün ve tam emilimi olacak şekilde ihtiyacı vardır. Hidrolize ve 2000 dalton ağırlığında kolajen seçmelisiniz.

Gelelim Omega 3 dosyasına:

Beynin en büyük ihtiyacı, kaliteli bir uyku, konsantrasyon, bilişsel kapasite için olmazsa olmaz elzem bir yağ asidi.

Vücüdun üretemediği ama almak zorunda olduğubir  yağ asidi.

Balık yiyince aldık sanırız ama bu yalandır. Balık pişince o yağ asidi uçar. Çiğ yemeniz lazım. Zor bir tercih ama başarsanız dahi, yediğiniz balıkta ağır metal olmaması gerekir. Piyasadaki çoğu omega3 ağır metal taşır ve açık renklidir ki bu da iyi bir şey değil, gün ışığında da Omega3 uçar, tabletin dış yüzeyi koyu renkli, tercihen balık kıkırdağından olmalı, plastik içermemelidir. Norveç somonu, ağır metal yüklüdür. Bir çok omega 3 diye satılan markanın içeriğinden ayçicek yağı çıkmıştır. Sertifikalara çok dikkat etmek gerekir.

Alaska somonundan elde edilen omega 3 almaya özen gösterin. Alaska somonu vegan bir balıktır. Yüzeyde yüzer ve planktonlarla beslenir. Ağır metal taşımaz. Otizmli çocuk popülasyonunun en büyük sebeplerinden biri annedeki omega 3 eksikliğidir. Bu bilgiyi yayalım. Her 10 çocuktan 4’ü otizmli doğan bir dünyada bu bilgiyi paylaşmak hepimizin boyun borcu artık.

Gelelim Antioksidanlara:

Vücudu toksinlerden arındıran çöpçüler. Toprak verimsizliğinden bahsetmiştim. Vahşi doğasından kendiliğinden yetişen sebze meyve özütlerini keşfedin. Var bu takviye, isteyene özelden ileteceğim. Antioksidan kapasitesi çok mühim mevzu, “orac skoru” diye tabir edilir.

Bir insanın sağlıklı kalabilmesi için günlük antioksidan ihtiyacı 4000 orac skoru kadardir. Bugün bir sürahi nar suyu içseniz 200 anca alırsınız.

Hastalandıktan sonra tamamlamak daha da zordur. Bu bilgi de cepte dursun.

Gelelim Nitrik Oksit dosyasına🩵

Hiç duymayanlar vardır, Louis İgnaro bu keşfiyle Nobel ödülü almıştır.

Nitrik Oksit, yaşam molekülüdür. Doğuştan vücudumuzda fazlasıyla vardır, yaşla ve sağlıksız beslenme, sigara gibi faktörlerle azalır. Bizler vücudumuzda Nitrik Oksit bittiği zaman ölüyoruz. Ne işe yarıyor?

Kandaki oksijeni arttirıp damarların açık kalmasını saglıyor. 40.000 km.’lik bir damar sistemimiz var. Vücudun otobanı, tıkandığı anda ayvayı yiyoruz. Hatırlayın pandemide insalar yanlış tedaviden vefat ettiler, nitrik oksit üretimleri azalmıştı. Grip olduğumuzda da bu azalır, nasıl arttıracağımız yine beslenmeyle alakalı. Nitrat içeren gıdalar yememiz lazim. Pancar, maydonoz gibi…

Ancak toprak verimsizliğinden bahsettim demin, 6 kilo pancar yemeniz lazım ki, vücud günlük ihtiyacı olan nitrik oksidi üretsin ya da 5 kilo maydonoz. Yiyemeyiz, yesek de o nitrat oranı, o pancar ve maydonozda artık yok.

Neyse ki Noni var. Noni meyvesi, Hint dutu. Hindistan’da kalp damar rahatsızlığı yoktur. Noni çayı belki duymuşsunuzdur. Yerliler Noni’ye cennetten çıkan meyve derler. Tıp dergilerine konu olmuştur. Yüksek nitrat içerir. Hem Hindistan, hem Vahşi Alaska’da bulunuyor. Berbat bir tadı ve kokusu var, öyle bizim dutlar gibi yenemez. Fermante edilmesi gerekir. Youtube’da yemek için uğraşanların challenge videolarını bulabilirsiniz. Mehmet Öz’ün Noni meyvesi videosunu izleyin. Velhasıl, Noni’nin damla formu mevcud. Acı tadı nane ile kırılıp fermante edilmiştir. Günde 3 kez 20’ser damla ile ihtiyaciniz olan nitrik oksidi vücudun kendi zekasiyla üretmesine destek olur. Kimyasal nitrik oksit almak zorunda kalmamış oluruz. Nedir kimyasal nitrik oksit? Sporcular bilir ve kullanırlar ya da da kalp hastalari cebinde taşır.

Dil altı hapları kimyasal nitrik oksittir. Anlık ihtiyaci karsilar, kalp krizi geçirene anında oksijen pompalar damari açıp, krizi yatıştırır. Biz sağlıklı insanların durduk yere kullanmaması gereken bir şeydir. Ya da bir diğer popüler ilaç Viagra..

Viagra aslında kalp ilaci olarak üretilmiştir, nitrik oksit içerir. Damarlardaki oksijenlenmenin cinsel perrformansa iyi etkisi farkedilince cinsel sağlık ürünü olarak piyasaya sürülmüştür ancak anlık etki yaratır. Sağlıklı bir damar için yeterli nitratı gıda yoluyla vücuda almak doğru olandır. Vücud, ancak kendi kendine nitrik oksit ürettiğinde gerçek sağlığına kavuşur, ömür uzar.

Noni sadece nitrik oksit üretimine katkı sağlamaz, ağrı kesici, yara iyileştirici, enflamasyonu önleyici özellikleriyle her derde deva bir meyvedir de. Damlayı içtiğim gibi cildime de sürebiliyorum. Cildinize süremeyeceğiniz hiçbir şeyi yememek gerektiğini artık hatırlatmama da gerek yok herhalde sevgili okur 😉

Aslında sizlere takvide dediğim şey, takviye değil, gıdanın ta kendisi. Eskiden her yerde bulabildiğimiz, ancak tarım ilaçları ve radyasyonlu toprak verimsizliğiyle kaybolan verimli gıdalar…

Dünyada halen verimli topraklar var, bu toprakları ilaçlamadan kendi vahşi doğasında yetişen gıdaları bizlere sunan firma da var. Siz de böylesini bulduğunuza inandığınız firmanın ürünlerini kullanın. Sertifikalarına, ülke onaylarına, firmanın kaç senelik olduğuna iyice bakın. 🍀

Size sağlıklı kalmak için 3 temel mekanizmadan bahsettim aslında.

Damar sağlığı, beyin sağlığı ve antioksidan ile kandaki toksinlerden arınmak.

Bunun için hücresel beslenme şart.

Yeterli proteini ve kolajeni almak ve bağırsak sağlığı için faydalı bakterilerin önemine de başka gün gireriz.

Annemin maşallahı var, hastalık semptomları minimumda, olabildiğince kaliteli bir hayat yaşıyor. Lütfen unutmayın ilaçlar sizi tedavi etmez, semptomları baskılar. Aslolan hastalanmamaktır, hücreyi beslemektir. İlaçlar hastalığı yok edeyim derken, sağlıklı hücreleri de yok ederler. Anlık müdehaleler için ihtiyaç halinde elbette ilaç kullanacağız, ancak ilaca bağımlı bir hayat, bizi fazla uzun yaşatmadığı gibi, hayat kalitemizi de yok eder. Yan etkisi sağlık olan şeyleri tercih edin. Doğru yakıtınız bol olsun.

Detaylı bilgi ve seminerler için sosyal medya hesaplarımdaki dm kutumu tıklayabilirsiniz.😘

Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

#wakeupinloveallstar

Merve Çaloğlu

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir