Açmazlarımı açanı açacak gibi elimde gökyüzün… Mesele aynılaşmamak, herkesleşmemek, küçük dağlara gece konmamak, gün olmak, güneş olmak, aynı buluttan yağmak… Kimseyi duymayacak kadar çok konuşalım da, susmayanın sütten ağzı yansın. Sen yine bana anlat… Söyle hangi bulutun üstünde yerimiz?
Tutunacak dal aramak değil de, aynı toprağa kök salmak olmalı mesele. Bağımsız ama kalpten bağlı olmak. Kimseyi kınamamak, kınadıklarını er geç yaşayacağını artık biliyor olmak. Neler mi oluyor? Yine zaman değişiyor sadece, tasviri zor haller. Gördüğüne değil, hissettiğine teslim kalp. Doğrusu da bu. Göz de , söz de insanı yanıltıyor. Belki de bu yüzden güçlüler, kalbiyle yaşayanlar… Aklına yüklenenler, ilaç sektörünü zengin etti, hâlâ da ediyor. Susturun şu zihinlerin kuru gürültüsünü artık, kim ne derse emen bir sünger gibi, tuz biber ekmesin açmazlarınıza. İçinize dönün, dışarısı yeterince soğuk. Dedem, ağzım yanacak diye içmekten korktuğum çorbaya bir isim takmıştı, “Dumanı Tüten Soğuk Çorba” diye. İsminden mütevellit soğuk sandığımdan, yanmadan içmeyi başarmıştım. Neyi nasıl bildiğinle alakalı mevzu, bana da “soğuk kadın” der bilmeyen, tüten dumanımı görense, içimi görmeyi, girmeyi başarıp, ısınıveriyor. Kapı dışarı soğukta duran kalbinizin sebebi aslında kim, bir an önce yüzleşmek gerek…
Tatlı Rüyalar…
Yani okur, yine kıssadan his’e dönüş zamanı;
Gücünü kalbinden almıyorsan, zırh giyip dolaşan korkaklardan bir farkın kalmaz. Korku alıp, korku yayarsın. Gücünü kalbinden alınca, güvenle açılır kollar, mutluluk alır, mutluluk saçarsın, hem de huzurla… “Güçlüyüm” demekten çekinme, güçlü ol gerçekten de. Hamallık değil güçlü olmak, bugüne kadar kendini getirdiğin nokta, herşeyi taşırım, alışırım deyip kendini ezmek değil, hayır demeyi, durabilmeyi, istememeyi de öğrenmektir artık senin gücün. Düştüğünü saklamak, maskeyle gezmek, seni zayıf kılanların intikamının peşine düşmek sanıyorsan güçlü olmayı, yanılıyorsun, fark et. Bırak. Bırak. Bırak. Gereksiz heryeri, herkesi, herşeyi arkanda bırakmayı bil. Farkın hep kalbin olsun, zihnin çoğu kez bir tuzak, susturmadığın kabahat. En büyük suçu kendine işliyorsun bırakmayarak, seni yok eden herşeyi ne olur bırak.
Hayal et, varet, şükret…
Ben sormadan cevaplar oldu hayat, aynı anda aynı cümleyi kurduğumuz yerde durduysa demek zaman… Aklımız kalmasın hiçbir yerde, hiç bir anda, hiçbir düşte, çünkü hepsi bizim artık. Ya o zamanın kokusu, ne kadar da tanıdık. Aldığında evinde hissettiğin bir koku sarıyor etrafımızı. Duyan içine çekip, sarılıp uyuyor yağmuruna.
Ben o tatlı rüyalarım, ya sen?
Aşk’a uyanın, gerisi kolay…
MERVE ÇALOĞLU
(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)