Harun Kolçak Kazandı Sense Ruh Kanserine Yeniksin

”Günler gelip, geçiyor, hayat çok kısa… Eş-dost diyorlar ki, değmezmiş bir aşka… Dört bir yanım tüm meleklerle dolsa da, sensiz olmam! ‘’

Onlarca sevdiğim şarkısından sadece bir tanesi. Melek gibi bir ses, duyan, anlayan, aydınlık bir zihin, kocaman da bir kalp, aldı başını, başka diyarlara gitti… Ardında güzel izler, müthiş sözler, eskimeyecek bir müzik ve dijital çağ sağolsun, nesiller boyu tanınacak olan, o eşsiz sesini bıraktı. En önemlisi, vefat ettiği gece, sadece sosyal medyaya bakarak bile, ne kadar çok sevildiğini anlayabileceğimiz bir sanatçı ve örnek bir insan olarak gitti. Yaşamı gibi, gidişi de muhteşem oldu. Evet böylesine bir sanatçı için, genç ölüm diyebilirsiniz ama geç yaşamaya başlayanlara göre kıyaslarsak, kim erken gidiyor, kim fuzuli yaşıyor, orası bence muallak. Çok özleyeceğimiz, ”olsaydı daha ne eserler üretirdi’’lerimiz bir yana dursun, bence yaşamın hakkını verip de gitti. Yeni yolu açık, ruhu huzur dolu olsun. Bir güzel adam, Harun Kolçak, rahat uyu demeyeceğim, orada da doyasıya yaşayacağından eminim…

Hakkında yazılan haberlere gelince, en ağrıma giden ve uyuz olduğum cümle ‘’prostat kanserine yenik düştü’’ cümlesi. Ülkede bunca kanser hastası varken, yenilmek kelimesini kullanırken, daha duyarlı olabilek bir habercilik anlayışı diliyorum. Ayrıca, kimin neye yenik düştüğünü biz bilemeyiz. Bence Harun Kolçak, hiçbir şeye yenik falan düşmedi. Yenik olan, bizim hala böyle ucuz cümleler kurabilen gelişmemiş zihinlerimizdir. Herkesin bir bahanesi oluyor, bu hayattan diğerine geçmek için. Böylesine bir yetenekle, ürettikleriyle, insanlığa, sanata ve hayata kattıklarıyla değerlendirmemiz gereken dev bir sanatçının, bu hayattan gidiyor oluşuna ‘’yenik düştü’’ demek, hıyarlıktan başka şey değildir, kimseler kusura bakmasın, yok, vazgeçtim, isterlerse kusura da baksınlar, bakmazlarsa hatırım kalır. Şu ölüm ve yaşam algılarımızı temizleyelim artık bir zahmet. Gidene zavallı gözüyle değil de, bir etabı daha tamamladı gözüyle bakarsak, bir aydınlanma gelecek, uçacaksınız hatta! Hani meleklerden, zibidi yaşam koçlarından nur bekliyoruz ya, işte o nur iniverecek kalplere. Haa bir de ölünün arkasından, yok dinsizmiş, alkol ve uyuşturucu sorunu varmış, zartmış, zurtmuş diye konuşanlar, burada hangi cehennemi yaşıyorlar? Ateşiniz bol olsun madem, ne diyeyim! Ölen, öldü diye adı zavallı olmuş, sen kalmışsın ama hala zavallı dediğine çamur atarak yiyorsun ömründen ve bunu alkışlayanın bile yok. Allah herkesi yaşarken ruh kanserine yenik yaşamaktan korusun, bu da burada dursun!

BENSİZ OLMAZ

Bu gereksizlikleri bir yana bırakırsak, sensiz olmam diyor şair, o da biliyordu, aslında sonunda yalnızlığıyla sarmalanacağını. İnsanız işte, onsuz olmazlarımız bol oluyor, şu kısacık ömürlerimizde… Oluyor ama… En olmadı, ölüm alıyor, önce aklımız almıyor, sonra kalbimiz bile alışıyor. Nasır tutuyor her bir acımız, acıdan geçtikçe, gücümüze güç kattığımızı sanıyorken biz… Biz öyle sanıyoruz, hep bize öyle geliyor, gerçek hep başka, kafasına göre takılıyor hayat, biz de ona uyum sağlıyoruz, söke söke alıyor istediğini galiba bir yandan… Bir yandan, bağ-bahçe her yan, bir çocuk gülüşünde, bir gün batışında, bir kalp atışında, bir yağmur kokusunda, bir deniz kıyısında, bir kuşun kanadında, bir ana kucağında, bir baba ocağında, bir dost sıcağında, bir aşk tuzağında, en sevdiğim şarkımın orta notasında… Uyanıveriyoruz o anlarda, bir dinlesek o anları, dünya başka dönecek. İnsan, sevgiyi nerede bulursa, orasıdır evi, orada güler yüzü, çıkar sesi, yumuşar kalbi. Gerisi hep yalan, hep vakit kaybı. Sevmediğiniz hiçbir ortamda, zevk almadığınız hiçkimseyle, vaktinizi ve enerjinizi boş yere sömüren hiçbir işle uğraşmayın, ey okur.

Sensiz olmaz’larınızın içini dolduranlarınız bol olsun. Hayat yine kısa, ölümse hep uzun. Ölümle hayatın kardeş olduklarını bu kadar benimsememe rağmen, her sevdiğim insanın ölümü, beni yeniden tokatlıyor, sonra gidene bir bakıyorum, diplomanın kralını alıp, mezun olduğunu görünce, ”daha da çok çalışmam gerek’’ diyorum, bu yaşam okulundan dereceyle mezun olmak için… Bütünlemeye kalanlar, gece rahat uyuyamayanlar, yastığa vicdanı rahat koyamayanlar bence. Öyle üzüldüm sevgili Harun Kolçak’ın gidişine de önce, insani acizliğim ve bencilliğimden, bir daha göremeyecek oluşumun egoistliğinden… Sonra gurur duydum gidişiyle bile, o hayvanlara ölesiye dost, güzel vicdanıyla, Aşk’a uyananlar diyarına gitsin, başköşede söylesin şarkılarını, diğer sevdiklerime de selamlarımı iletsin…
”Sensiz Olamam” diye şarkısı var ama onsuz kalmayacağız. İzi, sesi, sözü, müziği kaldı yadigar…
Hem ne demiş Mevlana:

 

” Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım…

Ve ekler; “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.

Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.

Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.

Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur…

“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.

En garibi de budur ya; “Öldüm” der durur, yine de yaşarsın. ”

”Hem de ne yaşamak!” desinler, bizim de arkamızdan. Ve varsın hayat, dilediğini yapıyor, biz de uyum sağlıyor olalım. O, bardak olsun, biz de su. O bardaktan akıp, bir çiçeği sulamayı bilmek gerek, işte her yanımız orman, o zaman. Bu yaşam, sadece ve sadece bizim. Ey sevgili bardak, biliyor musun, asıl bensiz olmaz!

Ben denizim, ya siz?

Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)