Ben anlattım, o ağladı… Acımak değil, yaşamdı. Oysa aniden beliriveren, bilmediğimiz, soğuk bir provada göz göze gelmiştik ilk. Şimdi tek hatırladığım o gün. O günkü küçük dünyaları sırtlanmış halimle, nereden bilecektim ki, gecenin bir vakti yanımda elimi tutarak yatıp, “hepsi geçecek” diye, beni teselli edebileceğini… Yüzler görüyoruz, sonra insanlara dönüşüyorlar, isimlerini telefon rehberimize, tanıştığımız yerlerden parantezler içinde kaydediyoruz ya önce, işte öylesinden. Ya sonra… Parantezlerin içeriği değişiyor, kalbinize kazınıveriyor bazısı. Nereden bileceksiniz ki, o ilk gün, o yepyeni gördüğünüz simanın, en kalp yakan gözyaşlarınıza ortak olabileceğini… Bilemezsiniz. Hiçbir şey bilmiyoruz, olan oluyor… Ve kalan kalıyordan ziyade, kime, ne iz bıraktığınızı görüyorsunuz, zor günlerinizde…
Bizim “hayat sana güzel” leri başkasının üstüne devredelim dedik azıcık. Değişiklik olsun, ödümüz bir kopsun, bir silkelenelim, duralım, bakalım, neye, ne kadar şükrediyoruz, görelim istedik herhalde. Kimseye ani şoklar dilemiyorum elbet ama Azrail’den bana olan borcunu tahsil ediverdim son bir kaç haftada. Benden bunca aldıklarına karşılık, en kıymetlimi bana geri verdi, sağolsun. Ki ben, “ölümlerden ölüm beğenmek” diye şarkılar yazıp, yaşadığım acıların üstesinden gelmekle pek böbürlenen benliğimin, nasıl da bir hiç olduğunu böyle farkedeceğimi hiç düşünmemişken… Ama oluyor. Kendini en kötüsüne hazırladığını sanarken, hiç başıma gelmez dediğin şey, bir anda kabus gibi üstüne çöküveriyormuş. Daha oturup, adam akıllı ağlamadım bile, çünkü onu kaybetmeyeceğimi biliyordum. O mu? Tarifsiz duygum, varoluşum, anlamım, saranım, sarıldığım, en yakın arkadaşım, ocağım, annem, kalem…
Asıl “kalem” sandıklarımın da, ufacık depremde tuz buz oluşlarını gördüm, onlara üzülemedim bile, öylece kabul ettim, vaktin kıymetini ölümle yarışırken anlayınca… Kimseye kızacak zaman bulamıyormuşsun, gerçekten çare ararken, onu da öğrendim. Onların da canı sağolsun. Herkesin canı sağolsun, en mühim şey sağlık, sağ olmak, gerisi çözülüyor bir şekilde. Hele bir de, uyurken yanında, hastane kapısında, yollarda, gecenin körü, sabahın ilk ışıklarında elini tutanlar varsa, bu hayatın kazananısın. İnsan, öyle zor günlerde kimse kendisini anlamayacakmışcasına, sadece çözüm odaklı öyle bir savaşın içine giriyor ki, ne yerdesin, ne gökte adeta. Sırtıma dokunup, yaşadığımı hissettirenlere, gecenin körü telefonun ucundaki o çok değerli seslere, nefeslere şükürler olsun, tekrar, tekrar ve tekrar, hepsine şükürler olsun! Hiç tanımadığın insanlarla saatlerce dertleşmek bile istiyorsun, belki başka bir çözüm bulur da, için yatışır diye. Onu bile gönderdi hayat. Hiç tanımadığım bir ruhu bile yanımda hissettim, kumdan kaleler belki öyle kayboldular boşlukta. Hayat bu… Kimin neye dönüşeceği, kimin el olup, yok olacağı da zamana kayıtlı. “Bu zamanda böyle oldu” diye de yargılamamak lazım kimseyi, o “zaman” öyle bir değişiyor ki, en büyük kırgınlıklarınızı bile unutup, yeniden dost olabiliyorsunuz. İyinize de, kötünüze de hazır olanlar ve olamayanlar… Herkese kendi hazırlık süreçlerinde başarılar dilemekten başka çare yok.
Teşekkürler Çarelerim…
Çare… Ne güçlü bir kelime. Hele bir de aradığın oysa. Bu büyük arayışta tüm kalbiyle elimi tutanlar, ah benim can dostlarım, ömür boyu çareler önünüze bahçe olsun dilerim. Yakından, uzaktan, telefondan, ekrandan, sosyal medyadan, şarkılarımdan, yaşadıklarımdan, yaşattıklarımdan, her nereden tanışıyorsak oraya sahip çıkıp, kalbi benimle ve ailemle attığını hissettiğim herkese selam, şükür ve sonsuz sevgilerimle… Daha çok sarılın, gece yatarken bugünün saçma sorunlarını bırakıp girin o yataklara, sevdikleriniz ve kendinizin nefesi yerindeyse, inanın o güneş, her gün size doğuyor. Siz de yeniden doğmak için beklemeyin, gerçekten yaşamak için beklemeyin. Sesim banyo duvarlarına tokatlarcasına çarparak şükredince anladım, hayata teşekkür etmek nasıl oluyormuş. Bu tekrarsız filmlerimizin hakkını daha fazla verelim. Bırakın, taktikler, yalanlar, kirli oyunlar başkalarının olsun. Siz hep gerçeğin, sevmenin, sizi sevenlerin, sizi gerçekten sevenlerin, sizi olduğunuz gibi, olduğunuz yerden sevenlerin peşinde olun. Daha büyük zenginlik yok. Ben bu sene de lotoyu gözünden vurdum. Hep iyi günlerimde sahne önümü tıklım tıklım doldurmuyormuş meğer hayat, hastanede sarılmak da, albüm lansmanlarıma taş çıkarttı. Herkese, azalttıkça gerçeği çoğalan dostluklar diliyorum. Kalbimi söküp, elime alsam, sanki hepsinin adı yazıyor. Söz uçar, yazı kalır ya, o kalbime kazınanlara zeval gelmesin…
Canım annem, “iyi ki varsın” demek, hiç bu kadar anlamlı bir cümle olmamıştı, varlığına ömrüm feda… Yeni yaşamın kutlu olsun.
Ben teşekkürüm, ya siz?
Aşk’a uyanın, gerisi kolay…
MERVE ÇALOĞLU
(Yazıların ge görsellerin tüm hakları saklıdır.)