“Sus” diyor içimde bir rüzgâr, sus beni dinle. Estiğime bakma sen, sana esaretini hatırlatıyorum, taraf tuttuğun o sadık geçmişinden arın diye. Duy bu kez, bu son, söz… Yolunda dikilenlerle, elini tutabilenleri ayır diye esiyorum yüzüne yüzüne. Bu vebali taşıma artık, taşıdıkça daha iyisi gelmeyecek, sen yuttukça, zaman seni yutacak hep. “Asla yapmam” dediklerine geçirdiğin sözlerden bile arın artık. “Asla” dememeyi öğrenince, kanmıyorsun o körlüklere de. Sustur zihnini, kalbine değmeyen her düşünce cehaletten farksız. Kanma. Mavi bile değildi belki deniz, bize öyle gelenler gibi görüp, yüzdük. Gözünü yumunca suyun rengi kör, eli sonsuzluk ya, herşeyi görmeye gerek yok gibi bu ümitli yaz. Hissini maviye boyamakta marifet. Sevmek marifet… Al elimi, boya denize, bize öyle gelsin, kalsın, hiç gitmesin. Durmayı bilir misin? En büyük harekettir aslında, hakkını verebilen kayalara yaslan sen. Bizden cesuru taş olsun!
Özgürlük mü, emniyet mi? Hem özgür, hem emin olamıyor muyuz? Kendi özgürlüğünden memnun olanını da, emniyetli sularda olup, sıkılmayanını da az görür oldum. Ne istediğini bilmek de 5 senede bir değişkenlik gösterirken, çıkmazlara girmeyene madalya takıyoruz. İnsana başka bir gezegenden uzaylı gözüyle bakıp, öyle analiz etmek lazım. Burada düşündükçe düğümleşen bir iletişimsizlik kol gezmekte artık. Geçenlerde yazıma araştırma olsun, dünyada dönenlere yüzümü çevirmeyeyim, önyargılı davranmayayım diye, şu yeni akım arkadaşlık sitelerini inceledim. Hali hazırda kullandığım sosyal medya mecralarında bile gerçek hayatta hiç tanışmamış olduğum insanlarla özel mesajla yazışmak adetim değildir. Genelde de cevap vermem. Dolayısıyla, araştırmamızın ilk durağı Tinder’a da hep “rezaletin son perdesi” gözüyle bakmışımdır. Devir değişti, teknoloji hızla ilerlemekte, artık yeni nesil İpad’siz nefes alamaz durumda. Evler şehir dışına doğru taşınmaya, mesafeler uzamaya başladı ve bu, sanal ortamları gerçek bir hayat algısıyla yaşamamıza sebep oluyor. İş hayatı ve doğru kullanıldığı alanlarda büyük pratiklik ve zamandan kazanç sağlasa da, ikili ilişkilerde asla bir faydası olduğuna inanmıyordum. Yanılmamışım…
Hangi Özgürlük Hangi Emniyet
Hadi dedim, gerikafalılık yapmayayım, açayım bir Tinder hesabı, açmaz olaydım. Bildiğin, marketten adam seçmek. Beğenmedikçe sayfayı yana atıyorsun, yeni aday geliyor. Berbat evlilik programlarından farksız. Toplamda Tinder hesabımı açmamla, kapatmam 10 dakika sürmemiştir. Kapatmayı da tam olarak becerememiş ve sadece hesabı silmeden çıkış yapmışım, sonrasında diğer sosyal medya hesaplarıma “beni Tinder’dan ekleeee” başlıklı tacizlerden kurtulmaya çalışarak fenalık geçirdim. Neyse sadede gelecek olursam, herşeyin çivisi çıkmış. Niye bu kadar yalnızlık odaklıyız, anlamış değilim. Adımızla sanımızla, fotoğrafımızla, tüm profilimizle ilan verip, yalnızlığımızı tescil mi ediyoruz? Öyle aramakla bulunuyor mu aşk? Ha aşk aramıyorlar mı genel olarak? Olabilir ama seksi de aplikasyonda aramasak mı acaba? Öyle bir hale geldi ki dünya, yakında kendi yarattığı yapay zeka robotlara aşık olacak insanlar. Okumuşsunuzdur, seks robotu Henry satışa çıkmış bile. İstediğin fiziksel özelliklerde ve davranış şekillerinde olanından sipariş verebiliyormuşsun. Sana istediğin tavırda davranacak, duymak istediklerini söyleyebilecekmiş. İnsanın neye ihtiyacı olduğunu bu denli incelikli düşünüp, insanımsı robot tasarlayan da insan, kendi ihtiyaçlarını aynı netlikte karşısındakine söyleyemeyip, şifayı Tinder’da arayan da insan, en büyük seks iletişimken, dinlemeyi de, kalbini dillendirmeyi beceremeyen de insan.
İnsan; kelime anlamıyla “unutan” demek. Yanlış yerden unutmaya başladık, bize acil şifalar…
Çünkü içimizdeki çocuğu da, vicdanımızın sesini de duymuyoruz artık. Korkmuyoruz da kimseleri kırmaktan, sonra o kırıklar bize de batıyor, farkında değiliz. Kapanmamış defterlere karalama yapmayalım artık. Aramakla bulunmayacak olan için yorulmayalım. Kendini bir eşyaymış gibi satılığa koyanlardan da, işleri kılıfına uydurup, duygu hırsızlığı yapmaya çalışanlardan da uzak duralım. Kanmaya meyilli haliniz, onaylanma isteğinizden geliyor, aslında onaylanmaya ihtiyacınız yok. Kendinize dürüst olmaya ihtiyacınız var. Sizi size neden anlatıyorlar? Kendini bilen için önemi var mıdır? Size, bunca keşmekeşin içinde, asla inanamayacağınız bir sır vereyim mi? Aslında herşey yolunda. Kendini boşa yormayı bıraktığında, zihnini susturup, kalbini dinlemeyi, olanı görmeyi, kendini, içindeki çocuğu ve vicdanını seçmeyi başardığında bulacaksın yolunu. Sen kocaman bir kayasın, bırak duruyorsun sansınlar, mühim olan da durmaktır, yerinde ağırsın. Dur ki, kapından içeri girsin hayallerin. Yoksa yapay seks de, aşk da kaçınılmaz sonun. Şimdi baştan soruyorum, hangi özgürlük, hangi emniyet?
Tarafsızım bugünüme, esaret bitti, yapay düşler bitti. Rengin rengime geçmiş… Can cana değmemiş sınırlı hazlardan, yapay düşlerden kalbine sığındım. Sustum, dinliyorum, anlat ey içimdeki rüzgâr, anlat ve bizi bize kar, aşktan taş olalım, çözemesinler.
Ben şarkıyım, ya sen?
Aşk’a uyanın, gerisi kolay…
MERVE ÇALOĞLU
(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)