Biraz Sekssizlik Lütfen

Hepimiz birbirimizden bıktıysak, hadi filmi başa saralım. Nerede kaybettik birbirimize güvenmeyi? En geç ihtimalle ilkokulda başlamışızdır. Kendini bile hatırlayamayacak yaşlarda şiddet, taciz veya tecavüz görmüş olan çocukları saymıyorum tabii. Onların hayata güven içinde başlamaları olanaksız. Peki ya biz, o gizli şiddeti ne zaman aldık bünyeye? Neden birbirimizden bu kadar çabuk sıkılıyoruz artık? Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardı eskiden, şimdi ne kahvenin, ne yemeğin, ne sohbetin, ne derdini, sırrını paylaşmış olmanın, ne dokunmanın, ne öpüşmenin ve hatta ne sevişmenin bir hatırı olmadığı gibi, bir anlamı da yok. Ha pardon, sevişmek diye bir şey yok, safi seks yazmam lazım. Bilimsel adıyla yaklaşmak gerek mevzuya, zira duygusal ve spiritüel tarafından bakanı bulmak oldukça zor günümüzde…

Seks de bir tüketim şekli oldu artık. Yap, geç. Geçen bir arkadaşım (erkek), olaya şöyle yaklaştı; “kızım bekar insansın istediğinle istediğini yaşa”. Tamam da zaten istediğimle istediğimi yaşıyorum, bence bir sorun yok. İstediğimle istemediğim şekilde şeyler yaşamayı sevmiyorum. Onun bahsettiği kısaca şu; “seks bu, yap gitsin”, bilimadamlarının düzenli seksin insan hayatına olumlu etkisinden bahsetti bir de. Ancak burada düzenliden anladığı şey, düzenli olarak önüne gelenle seks yapmaksa, onun bana göre sağlıklı bir tarafı olamaz. Seks yapabilmek için gerekli olan şey, sadece herhangi bir kadın ile herhangi bir erkeğin bir araya gelmesi değildir. Fiziksel, ruhsal ve düşüncesel anlamda bir uyum olmalı ki, iki taraf için de kırk yıllık kahve gibi hatırı olsun. 

Şimdi neden durduk yere seks yazıyorsun derseniz; Efendim, bilindiği üzere, yine bir 8 Mart Kadınlar Günü vesilesiyle ortalık güllerle, saçma sapan alıntı yazılarla doldu. Kadına şiddet karşıtı söylemlerden tutun da, kadının gücünü kanıtlamaya çalışırken, kadını daha da zayıf bir varlığa dönüştürdüğünü fark etmeyen aymazlara kadar uzanan bir sosyal medya çöplüğüne maruz kaldık yine, şükürler olsun. Önce kadına şiddet nedir, ona bir bakmak lazım. Dayak yiyen kadın değildir, sadece şiddet gören… Ulu orta ya da üstü kapalı şekilde, en beklenmedik anlarda ve ortamlarda, bakışıyla, zevzeklik şampiyonu belden aşağı espirileriyle, alenen kurduğu cümleleriyle, el kol hareketleriyle aslında taciz eden ama tepki versen, senin medeniyetsiz addedileceğin durumları yaratan, sorsan görgülü, kültürlü, çağdaş, okumuş, şiddete karşı olduğunu savunan, o ortamlarımızdaki yakın erkek arkadaşlarımızdan da aslında çoğumuz psikolojik şiddet görmekteyiz. Çünkü edebimizden ve medeniyetimize zeval gelmesin diye sustuğumuzdan dolayı, aslında aşağılanıyoruz. Ben susmuyorum. Tacizi, şakayla karışık da olsa kadınlığım işin içine katılarak yapılan her türlü espiri mahiyetindeki aşağılanmayı, üstü kapalı ahlaksız teklifi aynen sahibine iade ediyorum. Bunun adına bile “söylenmek, dırdır etmek” diyenler olursa, bilin ki, onlar da gizli şiddet severlerdir. Karısını, sevgilisini dövmeyen ama mutlaka aldatanlardır. İşiniz olmasın bu tiplerle, arkadaşınız zaten değiller, ortamlarınızdan da uzak tutun, güzelim seksüel enerjiniz kirlenmesin 😉

Güvenli Sevişmeler 

Seksten bahsetmek değildir ayıp olan, seksi kişisel ilişkilerimize çirkince ve üstü kapalı şekilde alet etmek ayıptır. Asıl ayrımcılık burada başlar. Kadın ve erkek birbirlerinden kromozom farkı dışında bir farklılık taşımayan, birbirine muhtaç iki varlıkken, yaşadığı hazzın (bilimsel adıyla orgazm, her canlının yaşadığı ama hâlâ sadece kendisinin yaşadığını sandığı şey) kurbanı olanların hâlâ geliştirememiş oldukları beyinleridir, insanları birbirinden ayıran. Cinsiyetler değil, düşünce şekilleri insanları farklı kılar. Sen milleti taciz edince ayıp değil, ben ulu orta (köşemde/sosyal medyamda) seks yazınca ayıp mı? Gözünüz alışana kadar, boş bir kağıt alıp defalarca seks yazın, belki bir rahatlama olur konuyla ilgili dostlar, bu da benden beynine haksızlık edenlere bir reçete olsun.

Seks mevzusunu aştığınız zaman Kadınlar Günü anlam kazanacak. 

“Onunla yattım, bununla kalktım” diye konuşan, modern, okumuş yabanilerin dünyasında, sahte kutlamalardan öteye gidemeyiz. Kimseyle yatmıyorsun, karşılıklı bir enerji açığa çıkışıdır olması gereken. Boşalmak için seks yapanların ne kadınları, ne de gününü anlamasına, kadına saygı duymasına,  eşitlikten yana olmasına imkan yoktur. Ona dolup dolup boşa taşma denir. Yeni neslin bir lafıyla selamlıyorum. Boş yapmayın, sevin, sevilin, sevişin. Becerebilir misiniz gerçekten? Tüm beceriklilere alkışlar benden.

Kiminle seks yaptığınıza da, aynı masada oturup sohbet ettiğinize de, sürekli bulunduğunuz ortamlara da dikkat edin artık. Enerjinizi tüketmek de, çoğaltmak da sizin elinizde. Milletin sıkıcı hayatlarına eğlence olmayın. Enerjinizi sömürtmeye değil çoğaltmaya bakın. Kalbine güvenmediğinizin derdi de, seksi de sizi germesin, değmez, zaman çok kıymetli, yaşam enerjiniz de öyle. Kabul görmek için yaşanan standart ilişkilerden de kaçının derim, bunun ruhunuza ihanetten ve yalakalıktan bir farkı yoktur. Kendi aidiyetine ihanet eden bir yalaka olmayın, hayat tek seferde yaşanan bir şey. Kendi hayatınızın hayranı olun, eşsiz o, size ait ve öyle güzel. 

Geçen köşemi okuyan biri “çıkart artık şu kitabını” dedi. Ne mutlu bana tabii. Kişisel gelişimci kategorisine sokmuş beni kafasında ki, alakam yok. Kişisel gelişim, o türdeki kitaplarla ya da koçlarla olmuyor bence. Mevzu, adı üstünde kişisel, herkesin gelişimi kendine münhasır. Ama bence mühim tek bir şey var; Kendinize inanın, yeter. Kendi formüllerinizi kendiniz yaratın, size neyin iyi geldiğini, yalnızca siz bilirsiniz ve bu hep böyle olacak. Onu yapın. Yine ve ısrarla söylüyorum; Size “sevgi içimizde” demek için paranızı almaya çalışanlara da şunu deyin; 

Ben içimde tutmuyorum! 

Seviyorsam söylüyorum, istersem öpüyorum, seversem sevişiyorum ve herkese güvenle yaklaşıyorum ama boş sözlere satacak bir ruh yerine, hep sağlam tutmaya çalıştığım beynimi kullanıyorum, kalbimde yatmayanın aklımda yeri olmuyor. Bıktığım insanlar yok mu? Elbette var. Değişmeyeceklerini biliyorum, gelişmelerini beklemeyi de bırakıp, kendi yoluma bakıyorum. Siz de öyle yapın. Kimsenin değişimini ya da gelişimini beklemeyin, yürümeye devam edin. İlkokulda saplanıp kalmazdınız, herkesle oyun oynardınız. Daralttığınız bahçenizin sebebi de sizsiniz. Oysa dışarısı orman, biraz cesaret, biraz duygu yeter. Güven mi? İşte asıl o içinizde. Gömdüğünüz yerden çıkartın derim. 

Güvenli sevişmeler, sağlıklı beyinler dilerim.

                                   Aşk’a uyanın, gerisi kolay…

MERVE ÇALOĞLU

[email protected]

[email protected]

(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)