Parça Önerisi:
https://open.spotify.com/track/4GpKhzir9sB93f1VR8VenF?si=f3_h_oOARYqsN0Qsnm96_w
Bu defa sen bu satırları okurken, ben Türkiye’deyim ama bunları Dominik Cumhuriyeti’nden yazıyorum. Şahit olduklarımı seninle de paylaşmak istedim, gel hadi!
Biraz, buradaki insanlardan, yaşam tarzlarından ve yüzlerindeki tebessümlerden bahsedelim. Bazen öyle şeyler yaşarız ki, kişisel gelişim üzerine yazılmış onca kitaptan, eğitimler aldığımız onca kurstan daha kalıcı öğretiler ediniriz. Onlardan birini yaşıyorum bu güzel ülkede, bu güzel insanların arasında…
Yaptıkları iş ne olursa olsun eğleniyorlar, abartmıyorum! Garsondans ederek servis arabasını itiyor restaurantta, barmen espriler eşliğinde yine dans ederek hazırlıyor kokteylleri. Animatörleri söylememe gerek var mı bilmiyorum çünkü onların işi eğlendirmek bildiğin gibi. Aslında yaptıkları; eğlenirken eğlendirmek mi, eğlendirirken eğlenmek mi tam seçemiyorum.En çok kendileri keyif alıyorlar yaptıkları işten. Üstelik işleri ne olursa olsun! Sokakta şapka satan da gülümseyerek, dans ederek, sevgi sözcükleri savurarak yapıyor işini, işçi olarak çalışan da eğlenerek, her durumdan kendine eğlence çıkarmayıbilerek yapıyor işini. Nasıl oluyor da bu kadar mutlu olabiliyorlar? Böyle güzel çocuk kalabiliyorlar?!
Öyle sanıyorum ki; mülkiyet bilinci olmadığı için mutluluğun kaynağını tam da o noktada yakalıyorlar. Bizler gibi; “şöyle büyük, şu semtte, şu şu özelliklerde evim olsun nasılsa ömür boyu öderim”, “şu marka şu model arabam olsun, daha hızlısı, daha özelliklisi olsun” , “param olsun ama çok param olsun”, “bilmemkim bilmemnerede yaşarken ben anca buna sahibim”demiyorlar belli ki. Nereden mi biliyorum? Bir düşünsene; böyledüşünceleri olan bir güvenlik görevlisi nöbet tutarken dans eder miydi, edebilir miydi! Kara kara düşünmeyi tercih ederdi. Mesele “daha”sı ya da “onun..” ayrımıysa kendine pek bakamaz olursun. Kendi isteklerin değil, isteklerin sandığın hırsların ya da öğretilmiş “zorunlulukların” yönetir seni. Bu durumda, “kara kara düşünmek” insan için bir tercih mi yoksa?!
Refah içinde ve eşitlikçi hayatları olduğu için mutlular sanmıyorsun, değil mi? Almamız gereken ders tam da bu noktada duruyor; mutluluk halinin gelirle, giderle, metayla, parayla direkt olarak bir ilgisi yok! Maddiyat ve politikadan bağımsız, “tavır” olarak mutlular. Dans ve müzik hayatlarınıntemel taşı olduğundan, bedenleri ve zihinlerini eş zamanlıçalıştırmak doğal bir yetenek olarak gelişmiş. Öğretilen, tembihlenen şeylerle değil, içten gelen duygularla gelişen bir tavırla mutlular.
Hiç mi dertleri yok? Çok var inan bana, hem de çok! Umarsız da değiller ama “an”ı yakalamayı iyi biliyorlar. “An”da çalışmak varsa, eğlenerek çalışmaya, yaptığından keyif almaya bakıyorlar.
Müzik ve dans sayesinde “an”ı yaşıyor, fiziken yanlarındaysan sana da yaşatıyorlar… Dans ediyorlar… Dansla hem bedenlerine, hem de ruhlarına eşsiz bir deneyim sağlamış oluyorlar. Dansa emanet ediyorlar bedenlerini ve ruhlarını… Hareket eden beden daha mutlu çünkü. Dansın mutlulukla direkt bir bağlantısı mı var yoksa?!
Tek soru; en son ne zaman “an”da kalarak -yaptığın ne olursa olsun, ne kadar derdin olsa da- dans ettin?
Hande Kurt
ICF Sertifikalı Yaşam Koçu
O zaman Dans…