Bardağın Alt Tarafı

Parça Önerisi:

https://open.spotify.com/track/1TYf9kg39cE5oCOGq3ZtI2?si=CIk0tRz3S_azYr6UcugXMg

Maria: “Nabzım yükseldi biraz. Ay yok heyecandan değil. Sadece yaptığım bachata* pratiğinden. Hafif dans ettim işte. Buna da dans etmek dersem, dans ettiğim yıllara hakaret etmiş olurum. Aman canım neyse ne! Bir alıştırmanın gereğiydi ve yaptım. Senden onay beklediğimi mi sanıyorsun!”

 

Evet aslında! Yaptığımız her şey için birilerinden onay beklemek gibi deli saçması bir adetimiz var.

 

İnsan neden onaylanmak ister? Şüphesiz ki, çocukluğa dayanan bir öyküsü vardır herkesin. Kimi onay almadan adım atamaz, kimi adeta onay almamak için çabalar, kimi onay almak ister ama içindeki isyankâr bildiğini okur.

Maria: “Ben sanırım bu sonuncu gruba dahil olanlardanım. Hatta çıtayı bir tık yükseltiyorum onay mekanizmasıyla ilişkim için ve kendimi şöyle tanımlıyorum:

 

Onaylanmak istiyorum. Herkes benim yaptıklarımı sorgulamadan ya da sorgulasa da sonunda bana hak verecek şekilde onaylasın. Neticede herkesten daha geniş çerçeveden görebiliyor, daha detay düşünebiliyorum. Demek ki en doğrusu, en değerlisini de ben biliyorum. Madem bu kadar biliyorum ve kendimden eminim, neden hala bir onay mekanizması çalıştırmak istiyorum?!?’ “

 

Kendinden özgürleş Maria! Yaptığın hiçbir şeyin hesabını, hiç kimseye vermek zorunda değilsin. Hesap değil ama bilgi vermen gereken durumlar olabilir. Bu senin birilerine neyi, nasıl ve neden yaptığını açıklamak zorunda olduğun anlamına gelmez. Gereklilikler dışında zaten açıklamak zorunda da değilsin. O halde neden onay almak isteyelim ki? Bunu bir ihtiyaç gibi mi görüyorsun mesela? Onaylanmak, sende huzuru çağrıştırıyor olabilir mi? Onaylanırsan, başarısız olsan dahi, herkesin onayını almış olmak mı rahatlatacak seni? Onaylanmadan da başarılı olabilir, onaylansan da başarısız olabilirsin. Hatta ve hatta onaylanmadan başarısız olmak da çok keyiflidir. Üstelik başarı nasıl ölçülür? Kendi iradenle yaptığın herhangi bir girişim başarısız olduğunda, bu senin tecrübe pratiğin, yani yine başarındır; bardağın dolu tarafı Maria…

  

Bırak aksın hayat. Sen anın tadını çıkar. Mesela şu an bu yazdıklarımı okuyorsun, okumaktan keyif alıyorsun. Bu keyifte kalsana! Birazdan yapacaklarını dahi düşünme. Yavaşla biraz! Anda kal. Varsın geciksin bazen hayat! Onay beklerken akmaz ki zaman; saniyeler geçmez… Saçların ıslaksa, acele etme kurutmak için. Birileri öyle dedi diye kurutmayacaksın saçlarını, değil mi! Hayata gecikmezsin anda kaldığında, kendi onayınla kendinde kaldığında. Saçların bir daha ıslanana kadar beklemektense, hazır ıslakken onlar, sen bu özgür duygunun tadını çıkar.

 

Nabzın yükselmişti az önce, hatırla! Nabız o an yükselmişti, saçlar yine ıslaktı. Nabız normale döndü, saçlar hala ıslak. Çünkü hepsinin kendi zamanı var. Her yaşam öyküsünün kendi ritmi olduğu gibi. Kimininki bachata gibi 4/4 ritimdeyken, kimininki salsa gibi hızlı vuruşlar, farklı stillerde akar. O yüzden; acele etme! Kendi zamanında kal Maria! Onay beklemeden!

Bakacağın yer bardağın ne boş tarafı, ne de dolu tarafı olsun! Sen alt tarafına bak bardağın; bir mercek gibi büyüten penceresine. O mercek, nasılsa dolu olan kısmı büyütecek. Boşluğu büyütemez mercek bile, sen de büyütme! Sen güzelliklere odaklan, elindekilere, yaşadıklarına, gerçek olana, var olana… Kendi dans türünde, kendi ritminde, dolu tarafta kendi olan, onaya ihtiyaç duymayan, kararlarını iradesiyle alan bir Maria!

Bunlara da çok takılı kalma, alt tarafı bir bardak nasılsa…

* Bachata (ya da okunuşuyla baçata) Dominik Cumhuriyeti’nin 4/4 ritimli, romantik bir müzik ve dans türüdür. https://tr.wikipedia.org/wiki/Bachata

 

Hande Kurt

ICF Sertifikalı Yaşam Koçu

[email protected]

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir