Son günlerde, ekranlarda ve gazetelerde “tek taşımı kendim aldım” diye böbürlenen kadınlar yine çoğaldı. “İyi halt ettin” diye, bağırasım geliyor benim şahsen… Bir kişi, kuyuya bir taş atar, bin sene konuşuruz, anlamadan, neden diye düşünmeden. Tamam, zamanında kadının gücüne dikkat çekmek için, yalnız kadınlara gaz vermekte oldukça başarılı bir şarkı olarak yazılmış olsa da, hoca da dediğini yapmadı zaten, gitti evlendi. Neyse, bence kadın dediğin, tek taşını kendi almamalı. Kardeşim niye tek taşını kendin alıyorsun? Aseksüel misin sen? Sapla samanı birbirine karıştırmaktan başka şey değil bu, oldukça da acıklı. Gücünü kanıtlamaya çalışırken düşülen bir tuzak. Tek taş dediğinin maddi boyuttan ziyade, aşkı taçlandıran manevi bir yanı vardır. Tıpkı gelinlik gibi. Evlenmeden gelinlik alıyor muyuz mesela? Gelinlik giyip davetlere gidiyor muyuz? Hayatını biriyle birleştirmek gibi mühim bir karar vermiş olmak dışında, tek taş takmak istemek de, bence aynı derecede saçma ve sakildir.
Her kadınlar gününde, günün anlam ve önemine uygun bir iki cümle söylememi isteyen gazetelere aynı demeci vermişimdir. Kadınlar günü, kadının değerini bilen tüm erkeklerce kutlanmalıdır. Son yıllarda şahsıma da sık sık söylenen “Güçlü Kadın” kavramı da, pelesenk oldu dillere. Ona da karşıyım, insan dediğin zaten güçlü bir varlıktır, cinsiyet ayırt etmeden, herkesin kendi gücünün farkında olması yeterli. Ne yani, ben güçlü kadınım da, diğerleri güçsüz mü? Güçsüzse de, kadın olduğu için değil, yaşamının farkındalığını daha keşfetmediği için güçsüzdür. Şimdi biz, yıllarca ezilmiş kadın formatımızdan, güçlü kadın versiyonumuza geçtiğimizi sanarken, kendimize de, erkeklere de haksızlık yapıyor olmuyor muyuz, farketmeden? Kendi ekonomik özgürlüğünü eline almış olmak sanki anormal bir şeymiş ve haddinden fazla bencilleştiğimiz yetmiyormuş gibi, tek taşı da kendimiz alalım, bir randevuya giderken “ben gelirim” diyerek, cengâver gibi arabamıza da atlayalım, hesabı ödemelere falan kalkalım, sonra da “adam gibi adam kalmadı” diye, ağlamalara doyamayalım. Alkışlar bize, kadınlar günümüz, tüm kendi edip, kendi bulamayan aseksüel tribimizle kutlu olsun o zaman! Hayırlara vesile olamadık… (Yazar burada çok kızdı)
HALLEDERİZ ABİ
Kızıyorum, evet, çok kızıyorum hem de! Karşımızdaki insana hiç alan bırakmadan, kendisinden adım bekliyoruz. Sonra da erkekleri, “güçlü kadından korkuyorlar” diye, karalıyoruz. Korkmak değil o, sen tek taşına kadar “kendim aldım” diye böbürlenirken, iki insanın birlikte yola çıkıp, üzerine hayaller kuracağı ilişkiye taş koymuşsun aslında ve farkında bile değilsin. “Ben hallederim, onu da ben yaparım” demeye devam ettiğin sürece, değil erkek, hiçbir arkadaşın senin için bir şey yapamayacaktır zaten. Yine aynı yere varacağım, alma-verme dengemizi, mesafelerimizi, karşı tarafa bırakmamız gereken alanları ayarlamak, adeta nefes gibi, su gibi yaşamsal ihtiyaçlarımızdır. Kendine yetebiliyor olmakla, bencilleşmek arasındaki çizgiyi yeniden çekelim, sınırı aşan biz olmadıktan sonra, her yan “adam gibi adam” dolacak kızlar. Siz, ne kadar kadın gibi davranıyorsunuz?
Bir erkeğe alan bırakmak, ona muhtaç olmak, yamanmak ya da imkanlarından istifade etmeye çalışan kadın durumuna sokmaz bizi. Sen kimseye muhtaç olmadığını biliyorsan, inan, karşı taraf da biliyordur. Erkeklerin kadınlar için yapmaktan keyif aldığı şeyleri ellerinden biz alıyoruz. Ve korkarım, zaman içinde tüm güzel ve romantik davranış modellerini unutacaklar bu gidişle. Bırakın da, biri sizi evinizden alsın. Evet, siz yine arabanızla istediğiniz yere gidebilecek kadar özgür, kabiliyeti ve imkanlısınız, bu elinizden gitmiyor, korkmayın! Bakın korkmayın dedim, hani erkek korkuyordu??………… (Buraya düşünmeniz için alan bıraktım)
Kendinize de kadın olduğunuzu hatırlamak için fırsat verin, açsın o kapıyı, sen güzel kollarını sporda yor. Kadın narindir, çiçektir, özel ve romantik davranılmayı hakeden bir varlıktır ama bunu, gücümüzü kanıtlamaya çalışarak hiçe sayan da yine biz oluyoruz kızlar. Bir gün, çok sevdiğim bir erkek arkadaşımla bu konuları konuşurken, “bazı şeyler erkekliğin şanındandır, bir kadını yemeğe götürmek, kapısını açmak, erkeğe zevk verir” dedi. “Senden az kaldı dedim”, “izin vermiyorsundur” dedi ve haklıydı. Bilinçaltıma kodlanmış olan, ziyadesiyle abartılmış eşitlik ilkesi, beni de “ben hallederim” sendromuna sokmuştu bir zamanlar. “Halledemezsin diyen yok zaten be Merve, kendine gel” dedim bir gün. Size de aynını diliyorum.
İnsanlara alan bırakın, özellikle kadın-erkek ilişkilerinde en mühim mevzulardan biri bence bu. Kadın kadınlığını unutmasın, erkek de eski formuna geri dönsün, dengemizi bulalım, işte o zaman dengimizi çalmak an meselesi. Tek taşımı kendim almam, dengim alsın. İlla ekonomik özgürlüğünüzle kendinize kadınlığınızı ve sevginizi kanıtlayacaksanız, gidin ve o parayla kimsesiz çocuklar için bir şeyler yapın. Bundan daha güçlü bir kadınlık hissiyatı olamaz, o saçma egonuz da kendine gelir, emin olun. Siz zaten güçlüsünüz, kanıtlamaya ihtiyacınız da yok. Tek taşı aksesuar olarak seviyorsanız orasını bilemem ama evli değilseniz bir tuhaf duruyor, bin çeşit de güzel ve yeterince değerli yüzük var piyasada. Ayrıca evli arkadaşlarım da ,o tek taşı her dakika takamıyor, kasada yatırıyorlar. Ben kendime yeni sezondan sahne için güzel bir topuklu ayakkabı alabilirim, kadınlığın şanındandır, zevk verir. Siz de kendi yolunuza taş koymayın, zevk koyun kızlar. Hadi erkekler size de açtım yolu, güzel yürüyün, tek taş almak size yakışır! (Yazar gururla şanınızdan öptü)
Aşk’a uyanın, gerisi kolay…
MERVE ÇALOĞLU
[email protected]
[email protected]
(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)