Zaman, 11. yüzyıl değil, Orhun Yazıtları yazılalı bir hayli oldu halbuki ama yer, İstanbul’un göbeği, Bağdat Caddesi ve mevzumuz yine tecavüz… Bu haftanın tüyleri diken diken eden olayı ve kamera görüntülerinin toplumumuzda yarattığı saçma etki… Saçma diyorum çünkü böyle bir durumda bile birbirimize girip, fikir çatışması yaşayıp, taraflaşabiliyor olmamız, içler acısı. Adı üstünde tecavüz! Savunulacak, haklı çıkarılacak hiçbir yanı yokken, vay efendim görüntülere göre, küçücük kız, kuzu kuzu sırtına bıcak dayayan aşağılık yaratıkla beraber, bir apartmanın bahçesine doğru ilerlemişmiş! O saatte, kadın başına sokakta ne işi varmışmış! Hislerimi tarif etmekte kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu sapkın zihniyeti yetiştiren, besleyen nedir, çözebilmiş değilim. Aile yapımızdaki çöküşün, eğitim sistemimizdeki tahribatın, toplumsal bilincimizdeki erozyonun ve daha binlerce kavram bulup sıralayabileceğim eksikliklerimizin bile, böylesine insan olmaktan uzak yaratıklar yaratmış olmasını aklım almıyor. Tüm bahaneleri bir kenara bırakırsak, insan denen varlık, en büyük insanlık suçu olan tecavüzü meşrulaştırmaya çalışabilecek kadar vicdansız olmayı ne ara başardı, bilemiyorum…
Daha bu sabah, bu olayın etkisi dinmeden, yepyeni bir tecavüz haberi okudum. Bu kez takıldığım şey ise, bambaşka oldu.
Başlık aynen şöyleydi: Ankara’da 17 yaşındaki genç kadına patronu tecavüz etti! Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum ama benim bildiğim kadarıyla, 17 yaşındaki bir insan, cinsiyeti ne olursa olsun, henüz çocuktur. Burada psikolojik olarak bir rahatlama sağlanmaya çalışılıyor ki bu, tam da mide bulantımın sebebi. Sanki tecavüz, kadın olana, yani ‘’seks hayatı olana’’ uygulanınca, daha normal bir durum. İnsan haklarına yönelik her türlü sözel, psikolojik ve fiziksel tecavüz suçtur, insanlık dışıdır. ”Genç kız” demekten bile imtina eden bir haber anlayışının altında yatan zihniyet, bence ne kadar büyük bir tehlikenin içinde olduğumuzun en büyük kanıtıdır. Ayrıca kadın olmak için, yalnızca bekaretini kaybetmiş olmak yeterli değildir. Önce bunu anlamamız lazım ama nerde… Kadın olmak, yaş almakla, tecrübe sahibi olmakla, yaşanmışlıkların ardından, kendine ve toplumdaki yerine olan saygının bilinciyle gelişir. Kadın olmak muhteşem bir şeydir! O başlığı atanlar, ”kızı yaşındaki çocuğa tecavüz eden kart herif” demekten korkmadıkları gün, birbirimizi ayrıştırdığımız bu zihniyetten kurtulduğumuz gün olacak, dilerim ömrümüz yeter görmeye… Bu haftanın ilk tecavüz haberinde birbirine giren taraflara da şunu sormak istiyorum: O saatte sokakta ne işi var dediğiniz kız, sizin kızınız, kardeşiniz, anneniz olsaydı da aynı soruyu sorabilecek miydiniz? Peki ya insanların canını emanet ettiği, onlarca sabıkası olan bir yaratığa, servis şoförlüğü yapabilmesi için onayı kim vermiş? Onca sabıkayla o bankada o işi nasıl kapmış? Tüm bu sorular bitmez, aklı selim kimsenin de bu tartışmalara gireceğini düşünmüyorum, bu olanlardan dolayı, sadece ve sadece utanıyorum! Sözüm; geçenlerde çıkan bir haberde okuduğum kadarıyla, artık ‘’kafa nakli’’nin bile mümkün olabileceğini söyleyen dünyaca ünlü bir profesörün, umut verici açıklamsına kafayı takmışken, olan beynini sadece pisliğe çalıştıranlara! Kirlenen zihinlerimize de tıbbi bir çare bulunmasını diliyorum gelecekten…
ERKEK OLMAK ZOR ZANAAT!
Peki erkek neden tecavüz eder? Erkek olmak nasıl bir şeydir? Tek yöneticileri cinsel organları mıdır? Beyinlerine hiç kan gitmez mi? Akılları fikirleri sekste midir?
Kadın beyni ve erkek beyni üzerinde yapılan tüm çalışmalar göstermektedir ki, aslında erkek olmak, kadın olmaktan daha zordur. Kadın aynı anda 5 işi birarada yapabilme potansiyeline sahipken, erkek yalnızca bir tanesine odaklanabiliyor. Maç seyreden bir erkeğe, aynı anda mesaj çektirmeyi başaran bir kadın varsa, o ilişki ya seks üzerine kuruludur ya da yeni başlamıştır. Bu erkeği zayıf, çaresiz ve güçsüz yapmaz. Erkeğin doğası gereği yaşantısı, avlanma, yeme-içme-uyuma ve üreme üzerine kuruludur. İşsiz kalan bir erkeğin, işsiz kalan bir kadına göre depresyona girme ihtimali daha yüksektir. Çünkü yaşadığı olumsuzluklarda da tek noktaya kitlenmek gibi bir yapısı vardır. O noktadan çıkması, kadına göre daha uzun zaman alır. Bilindiğinin aksine, bir ilişki bittiğinde, erkek kadına göre daha çok yara alır ve sevdiceğini unutma süresi daha uzun ve ızdıraplıdır. Sadece, erkek olduğu için göstermesi ayıptır, ezikliktir, ondan göstermez. Kadına oranla, gün içinde aklından geçirdiği sevişme isteği daha fazladır. Bunda hormonal ve beyinsel etkilerin katkıları, halen bilimadamlarının araştırma konusu olmaya devam etmekte. Yani yüzyıllardan beri avlanıp evine ekmek getiren koca kaslı, evin direği erkeklerimiz, aslında daha çok korunmaya muhtaçlar. Bunlara yenilmeyip, ne olduğunu bilen, kendini tüm hormonal ve zihinsel farklılıklarının esiri yapmadan kontrol edebilen erkeklere de ‘’Adam gibi adam’’ diyoruz. Yani erkek olmak daha zor mevzu, ne mutlu bir kadını sadece seks objesi olarak görmeyip, hayattaki en güzel destekçisi ve tamamlayıcısı olarak sahiplenip, sarıp sarmalayabilen, yeri geldiğinde tüm doğallığıyla teslim olabilen erkeklere. Onları yetiştiren annelerin ellerinden öper, kadının da erkeğin de herzaman birbirine ihtiyacı olduğunun bilincinde olduğumuz sabahlara uyanmayı dilerim. Aksi takdirde bizi kafa nakli de kurtarmayacak, kimin kafası kimin cebinde belli olmayacak.
”Al birini vur ötekine’’lerimiz az olsun. Kaybettiğimiz vicdanlarımızın naklini istemek içinse son çağrı, açın insanlığın sesini, bize iyi gelen müzik hep orada…
Aşk’a uyanın, gerisi kolay…
MERVE ÇALOĞLU
(Yazıların ve görsellerin tüm hakları saklıdır.)